MHP Önderi Devlet Bahçeli “Anıtkabir ile Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif sınırında kutuplaşma yaratmak, bölücülük yapmak, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetleri muhtevasında sanal uçurumlar oluşturmak en hafif tabirle soysuzluktur” açıklaması yaptı.
MHP önderi Bahçeli açıklamasında şu sözlere yer verdi:
Dini ve ulusal bayramlarımız bizi biz yapan, bizi kökümüze tarih ve maneviyatın kılcal damarlarından geçerek bağlayan, bununla da kalmayıp muazzez kucaklaşmaları tahkim ve destek eden müstesna devirlerdir. Bayramlar tıpkı bayrak üzere bağımsızlığın simgesi, birlik ve beraberliğin manevi teminatıdır. Bağımlı, tutsak, yenik ve sömürgeleşmiş toplum yahut milletlerin ne kutlayacakları bir bayramı ne de ulaşacakları bir istikballeri vardır.
Bilhassa söz etmeliyim ki, ağır yapısal ve çevrimsel krizler yaşayan, derin manevi kaoslara kapılan ülkelerin ortak paydaları küçülmüş, ortak aidiyet ve ati beklentileri ölümcül yara almıştır. Bayramlarımız Türk milletinin barış, huzur, kardeşlik ve kaynaşma hazinesidir. Bu tarafıyla bayramlar mensubiyet şuurunun kökleşmesini sağlayan, milletsiz ve milliyetsiz kumpasların kazınıp atılmasını temin eden imkan ve irade kaynağıdır.
Ne üzücüdür ki, Türk ve İslam coğrafyaları bugün istikrarsızlık içinde bocalamaktadır. Yüz milyonlarca pak soydaşımız ve din kardeşimiz emperyalist operasyonlarla boğuşmaktadır. İslamofobi ile Türkofobi süratle tırmanış halindedir. Kimi vakit diplomatik zorbalıklar, kimi vakit siyasi zorlamalar, kimi vakit ekonomik ablukalar, kimi vakit da tarihî hasımlıklar vasıtasıyla devasa bir medeniyet birikiminden, dev bir kültür ve inanç müktesebatından intikam için kuyruğa girenlerin hüviyeti muhakkaktır.
Esef verici bir durumdur ki, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif kinlerini pusula yapmış etrafları, yüz çizgileri nefretle çizilmiş berbat niyetlileri deşifre etmekle kalmamış, bunların ipliğini pazara çıkarmıştır.
Bu vesileyle Kurban Bayramı öncesi milletimize bir öbür bayram yaşatan, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in açılış sürecinde kararlı bir duruş, kesin ve kesintisiz bir tavır sergileyen Sayın Cumhurbaşkanımıza da gönülden teşekkür ediyorum.
Anadolu coğrafyasının vatanlaşmasıyla başlayan global cepheleşme İstanbul’un fethiyle doruğa tutunmuş, Türklüğün varlığı ve hükümran karakteri daima tariz, taciz ve tahriklere maruz kalmıştır. Karşımızdaki iç karatıcı tablo bir bakıma biteviye süregelen medeniyetler ve milletler gayretinin ne kadar karmaşıklaşıp kökleştiğini fazlaca yoruma gerek ve yer bırakmadan teyit etmektedir. Türk milleti asırlardır irili ufaklı pek çok dış tazyik ve baskılarla oyalanmış, hırpalanmış, bazen de atağa uğramıştır.
Büyük milletlerin tarihî seyahatinde bu tip periyotlar her vakit vardır ve bundan sonra da kaçınılmaz bir formda olacaktır. Lakin daha tuhafı içimizden çıkan, bizdenmiş üzere görünüp de karşımıza geçen, toplu hücum ve suikastlara refakat eden kimlik ve kişilik kaybıyla malul odakların affı mümkün olmayan namertlikleri ve nimet bilmezlikleridir.
Ayasofya’nın müze kalmasını isteyen müzelik ve müzayedelik siyaset ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri bunlar ortasındadır. Terör örgütleriyle demokrasi kisvesi altında dostluk ve yakınlık kuran işbirlikçiler bunlardan bazılarıdır. İkinci yüzyıla davet yaparken geçmiş Türk yüzyıllarını çiğneyen, ulusal ve manevi kıymetleri örseleyen tarihsiz, tabansız ve tahammülsüz siyasi güruhun bunlardan farkı yoktur.
Anıtkabir ile Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif çizgisinde kutuplaşma yaratmak, bölücülük yapmak, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetleri muhtevasında sanal uçurumlar oluşturmak en hafif tabirle soysuzluktur.
Türkiye dünyanın ve içinde bulunduğu bölgenin çetin ve güçlü kurallarında harikulâde bir diriliş ve yükseliş azmiyle öne çıkmaktadır. Terörle uğraş insanüstü bir uğraş ve kahramanlıklarla devam etmektedir.
Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, hatta yurdumuzun her köşesinde ulusal ve ahlaklı siyasetlerle bekamıza, güvenliğimize, egemenlik haklarımıza, elbette tarihi mirasımıza legal ve hukuksal hudutlar dahilinde sahip çıkılmaktadır.
Nerede bir mazlum varsa, nerede hakkı yenmiş, barış ve huzura susamış bir mağdur bulunuyorsa Türkiye bütün gücüyle oradadır. İç işgal ve ihanet cephesinin rahatsızlığı hakikaten bundandır. Fakat Türkiye durmayacak, pürüzlere takılmayacaktır. Bayramların coşkusuyla, ulusal birlik ve dayanışma ruhunun yürek ve ferasetiyle gayelerine adım adım vasıl olacaktır.
Cumhur İttifakı’nın muteber ve sayın iradesi bunu sağlamaya hem mecbur hem de muktedirdir.
Covid-19 hastalığından ötürü tahminen arzuladığımız, ümit ettiğimiz bayramlaşmalar yaşanmasa da, manen ve gıyaben aziz millet evlatları kenetlenmiş bir halde her günü bayram yerine çevirecektir.
Bayram manevi ihtişamdır. Bu ihtişamın yeni meselelere davetiye çıkarmaması için öncelikle ve bu seferlik daha toplumsal araların korumasına hepimizin dikkatle kıymet vermesi samimi dileğimdir. Sevdikleriyle bayramlaşmak emeliyle yola çıkan vatandaşlarımızın trafik kurallarına uymaları can ve mal güvenliği açısından bir öbür önemli ve önemsenmesi lazımgelen konudur. Yeni tip Koronavirüs salgınından ötürü kısıtlı biçimde yapılan Hac farizasının hüznü imanlı yüreklere hakim olsa da, Allah’tan niyazım gelecek yıl bu ibadetin tekrar eskisi üzere ifa edilmesidir.
Bu his ve fikirlerle Cenab-ı Allah’a manen yaklaşmanın ve yakınlaşmanın muazzam bir fırsatı olan kurban ibadetimizin kabulünü samimiyetle diliyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında hayat ve varlık uğraşı veren aziz vatandaşlarımın, Türk ve İslam aleminde bir sancak üzere yükselen bütün kardeşlerimin Mübarek Kurban Bayramı’nı kutluyor, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum.
Allah birliğimizi aratmasın, dirliğimizi azaltmasın, var olan sistemimizi hiçbir vakit aksatmasın.
T24
