T24 Ankara

Eski CHP  genel liderlerı Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın, avukatları, eski İstanbul Barosu Lideri Turgut Kazan aracılığıyla, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan hakkında cürüm duyurusunda bulundu. Dilekçede, Erdoğan’ın, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Ankara Çubuk’ta gerçekleştirilen linç teşebbüsünün imgelerini partisinin küme toplantısında izletmesinin, “talimat” niteliğinde olduğu savunuldu. İmgelerin izletilmesinin “Adeta yarım kalan işi bitirin talimatı” şeklinde yorumlandığı haberlerin aktarıldığı dilekçede, Erdoğan’ın, “anayasal tertibi ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “siyasi hakların kullanımının engellenmesi”, “suçu ve hatalıyı övme” suçlarını işlediği savunuldu.  Dilekçede, “partili cumhurbaşkanı” olarak nitelenen Erdoğan’ın, farklı konuşmalarında muhalefete, ülke idaresine talip olmaktan vazgeçmeyi önerdiğine de dikkat çekildi.

Erdoğan, partisinin geçtiğimiz hafta yapılan küme toplantısında, Kılıçdaroğlu’na yönelik Çubuk’taki linç teşebbüsünün imajlarını izletmişti. Erdoğan’ın tartışma yaratan bu hareketi, “neden gerek duydu?” sorularına yol açmıştı.

CHP’nin eski genel liderleri Öymen, Çetin ve Karayalçın, Erdoğan’ın aksiyonu ile ilgili olarak, Avukat Kazan aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere, İstanbul Başsavcılığı’na cürüm duyurusunda bulundular.

Kazan, tarafından hazırlanan dilekçede, “Çubuk olayı planlı bir linç teşebbüsüydü ve bakanlar dahil tüm yetkililer seyretmişti” başlığı altında, şunlar kaydedildi:

“Öldürmeye çalıştılar”

“Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, partisinin 27.10.2021 günlü küme toplantısında konuşurken, “videoyu koyalım” diyerek, Çubuk’taki linç girişimi  imajlarını izletmiştir. Bilindiği üzere, şehit er Yener KIRIKÇI’nın 24.04.2019 günlü cenaze  merasiminde, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile eşlik eden CHP milletvekillerine karşı, planlanmış bir linç teşebbüsü yaşanmıştı. Daha cenaze namazına geçilmeden, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının etrafı sarıldı. Kimi tekme / yumrukla, kimi getirilip varile doldurulmuş taşları atarak, kimi sopa, demir çubuk, bıçak kullanarak, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, yakaladıklarını öldürmeye çalıştılar. Merasime katılan bakanlar vardı, üst seviye güvenlik vazifelileri vardı. Fakat aktif bir engelleme eforu olmadı. Yalnızca muhafaza vazifelileri, genel lideri öldürecekler diyerek, adeta zorla bir meskenin kapısını açtırıp Kılıçdaroğlu’nun o meskene girmesini sağladılar. Saldırgan küme (tıpkı SİVAS / MADIMAK’taki gibi) “evi yakın, öldürün” sloganlarıyla bağırıyordu. Onlara tekrar müdahale edilmiyordu. Böylelikle, demokrasiyi / anayasal sistemi ortadan kaldırmayı amaçlayan, muhalif bireylere yönelik bu linç teşebbüsü seyredildi. Saldırgan küme slogan atıp duruyordu. Bu durum yaklaşık 2 saat kadar sürdü. Ve sonuçta, yalnızca müdafaa vazifelilerinin uğraşıyla, Kılıçdaroğlu zırhlı bir araca bindirilerek meskenden çıkarıldı, o alandan uzaklaştırıldı.”

“Arka planda ‘millete hesap vereceksiniz’ sesi”

Dilekçede, “O hücum anayasal tertibe karşı yapılmıştı, asla demokratik bir hesap sorma sayılamaz” başlığı altında da şunlar kaydedildi:

“İşte partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o gün partisinin küme toplantısında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ardarda aldığı yenilgi / mağduriyetten hiç ders çıkarmadığı(nı)”, vatandaşa hakareti sürdürdüğü(nü)” öne sürerek, görüntü uyarısı ile gösterimi başlattı. Meğer, Çubuk’ta yaşananlar, demokrasiyi ve Anayasal sistemi maksat alan bir linç teşebbüsüydü. Üstelik, bu manzaralar ekrandayken, art plandaki ses “millete hesap vereceksiniz” diyordu. Yani, özel bir düzenleme yapılmıştı.”

“Linç teşebbüsü hesap sorma sayıldı”

Böylelikle, linç teşebbüsünün bir hesap sorma sayıldığı ve benzerlerinin tekrarlanması gerektiği belirtilmiş oluyordu. Hakikaten, 28 Ekim 2021 günlü GAZETE PENCERE, olayı “Adeta ‘yarım kalan işi bitirin’ talimatı” başlığıyla haber yaptı. Dilekçemizin sağ üst köşesinde alıntıladığımız Gazete Pencere haberini ilişikte sunuyoruz.

“Bunlar daha iyi günler’ mesajı”

Ayrıyeten, partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 26.05.2021 günlü konuşmasında, İYİ PARTİ önderi Meral Akşener’e Rize’de uygulanan provokasyona karşı,“gelin hanıma çok ileriye gitmeden bir ders verdiler. Çayeli’nde de gerekeni yaptılar. Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler. Bu ülkede ahde vefa diye bir şey var. Ahde vefa olmazsa, bu millet affetmez.” demesi şaşkınlıkla karşılandı, daima konuşuldu, hala konuşuluyor.

“Ülke idaresine talip olmaktan vazgeçmeyi önerdi”

Birebir formda, partisinin 7 Ekim 2021 günlü genişletilmiş Vilayet Liderleri toplantısında da, yeniden muhalefeti korkutmak maksadıyla alandan çekilmeleri daveti yaptı. Ülke idaresine talip olmaktan vazgeçmelerini önererek, bu öneriyi kabul etmelerinin kendileri için daha iyi olacağını vurguladı. Artık anlaşılıyor ki, onların hepsi son görüntü gösterimine hazırlık adımlarıymış.  Çubuk’ta (şans eseri) SİVAS / Madımak gibisi bir sonuç doğmamış olması, o teşebbüsün linç teşebbüsü olduğunu etkilemez, değiştirmez. Saldırganlar dışarıdan getirilmişlerdi. Demokrasiyi ve anayasal sistemi ortadan kaldırmak için, anamuhalefet partisi önderiyle, yakın çalışma arkadaşlarını öldürmek istiyorlardı.

“Geçmiş olsun denilmesi engellendi”

Esasen, hırsızlıktan hükümlü en azılı saldırganın, nasıl bir kahraman sayıldığına hepimiz şahit olduk. Alkışlandı, eli öpüldü. Ancak partili Cumhurbaşkanı bu türlü bir hücuma karşı hiç konuşmadı. Geçmiş olsun bildirisi bile göndermedi. Hatta, o tarihte AKP milletvekili olan Mustafa Yeneroğlu’nun anlatımına nazaran, kendisinin geçmiş olsun iletisinden yürek alarak bildiri göndermeye niyetlenen bakanların, bizim bu türlü bir siyasetimiz yoktur gerekçesiyle nasıl uyarıldığını, yeniden şaşarak duymuş, öğrenmiş olduk.”

“Güvenlik hepimizin sorunu”

Avukat Kazan, Çubuk’ta mevzuyla ilgili yapılan yargılamanın evrakını da savcılığa sundu. Kazan, dilekçesinin, “Güvenlik yalnız cumhurbaşkanının değil, anayasal tertibin ve hepimizin sorunudur” başlıklı kısmında de şunları tabir etti:

“Hepimiz, partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, güvenlik konusunda her olasılığa karşı nasıl hassas ve ihtimamlı olduğunu biliyoruz. Gerçekten, 29 Ekim 2021 günlü AKM açılıp merasimi için alınan tedbirler bu duyarlık ve itinanın en yeni örneğidir. Daha 28 Ekimde inanılmaz bir uygulama başlatıldı. AKM’ye yakın bütün sokaklar tutulmuştu. Demir bariyerler önünde / gerisinde binlerce polis, tam iki gün AKM etrafını kuşattı. Bilhassa 29 Ekim Cuma günü sabahtan başlamak üzere, o yörede konutlara girip çıkmak tam bir sorun oldu. Güvenliğin boyutunu anlayabilmek için, AKM açılışına katılması uygun görülen şahıslara gönderilen davetiye ekindeki İKAZ metnine bakmak yetiyor. Orada, AKM’ye girebilmek için “Ankara Külliyesi’nden ya da İstanbul Vahdettin Köşkü’nden, aktiflikten 1 gün evvel olacak formda PCR testi verilmesi gerekmektedir” denildiğini görüyorsunuz.  Ayrıyeten, KÜLLİYE’deki yargı yılı açılışlarına giriş için, nasıl bir uygulama yapıldığını biliyoruz. Her olasılığa karşı, girişte bir arama noktası kurulmuştu. Yargı yılı açılışına gelen yargıç ve savcılar upuzun kuyruk oluşturuyordu. Her biri, lakin Cumhurbaşkanlığı muhafaza polislerince arandıktan sonra saraya girebiliyordu.

“Bilinçli bir tercih ve talimat niteliğinde”

Ve ayrıca örneğe gerek duymadan, her türlü olasılığa karşı böylesine hassas ve ihtimamlı bir siyasetçinin, aktardığımız kelamları söylemesi, o görüntüyü göstermesi bir itina eksikliği değil, şuurlu bir tercihtir, talimat niteliğindedir diyoruz. Bu nedenle, olayımızda TCK’nun Tehdit başlıklı 106, Siyasi Hakların Engellenmesi başlıklı 214, Cürmü / Hatalıyı Övme başlıklı 215, Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik başlıklı 216. hususlarının ihlal edildiği açıktır.

Anayasal nizamı yıkma suçlamasına Çarşı örneği

Lakin, İstanbul ve Ankara C.Başsavcılıkları’nca hazırlanan iddianamelerle, mahkeme ve Yargıtay kararlarında, TCK’nun 309 / 312. Hususlarının nasıl uygulandığını okuyoruz, görüyoruz, biliyoruz. Örneğin, İstanbul’da yürüyüş yapan ÇARŞI kümesi, Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi önünde slogan attığı için “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya yahut misyonlarını yapmasını kısmen yahut büsbütün engellemeye teşebbüs” (TCK 312) etmekle suçlanabildiğine nazaran, olayımızda da tıpkı yaklaşımın gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz.  Üstelik, o gün çalışma ofisi boş olmasına karşın, o boş ofise slogan atılmasını TCK’nun 312. unsurunu ihlal sayan bir anlayış ve uygulamanın, dilekçemizde açıklamaya çalıştığımız sözlerle, yakın/öldürün görüntüsünü gösterme hareketine seyirci kalması kabul edilemez.”

“TBMM’ye gönderin”

Dilekçede, Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğuyla ilgili düzenlemeler anımsatılarak,Dilekçede, anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. hususuna nazaran müracaatın yapıldığı belirtilerek, “milletvekili olan CHP yöneticileri için izlenen yolun izlenmesini istiyor ve bekliyoruz. TBMM Başkanlığı’na sunulmak üzere, işlenen bu cürümlerle ilgili olarak hazırlanacak metnin Adalet Bakanlığı’na gönderilmesini diliyoruz” tabirleri kullanıldı.

TIKLAYIN | Kılıçdaroğlu’ndan Çubuk’taki taarruz imajlarını izleten Erdoğan’a cevap: Ne senden ne şürekandan endişem yok

T24