Müellif Ece Temelkuran, İngilizce yazdığı ve 12 lisana çevrilen “Bir Memleket Nasıl Kaybedilir? Demokrasiden Diktatörlüğe 7 Adım” isimli kitabının Türkçe’ye çevrilemediğini belirterek “Bunu söylerken içim acıyor” dedi.
Temelkuran, Kısa Dalga Podcast’te Kemal Göktaş ile birlikte yaptığı podcast serisinin birinci kısmında diktatörlüğe geçişteki 7 adımı ve çağrıcıları arasında olduğu, Eylül ayında İzlanda’da toplanması planlanan İlerici Enternasyonal’i anlattı.
“Dünyada yükselen bir muhalif hareket var lakin bu bizim bildiğimiz eski enternasyonalin periyodunda olduğu kadar örgütlü, o büyük söylemlerle yola çıkan bir muhalif hareket değil” diyen Temelkuran, yeni hereketin daha renkli ve dağınık olduğunu lisana getirerek, “Ölmekte olan bir sistemin son çırpınışlarını görüyoruz lakin bilirsiniz ki bir şeyler iyiye gitmeden çok daha berbata gider” dedi.
ABD’de balayan ve dünyaya yayılan ırkçılık tersi protestolar ile muhalif hareketlerin yol göstericilere gereksinim duymadığını söyleyen Temelkuran, sokakta biriken politik bir gücün olduğunu söyledi. Temelkuran, “Bu politik güç maatteessüf kendini klâsik demokrasi kurumları içinde tabir edemiyor” diyerek şöyle devam etti:
“Sanıyorum yalnızca İlerici Enternasyonalin değil, dünyada bugün muhalefet üzerine düşünen, ne yapılabileceği, kapitalizmin ya da dünyadaki temel olarak bütün sistemin nasıl değiştirilebileceği, nasıl bir muhalif hareketle değiştirilebileceği üzerine düşünen herkesin aklından geçen soru şu: Biriken politik enerjiyi, sokakta biriken politik enerjiyi kurumsal yapıya nasıl dönüştürebiliriz ya da bu kurumsal yapıyla bu enerjiyi nasıl entegre ederiz?”
“İlericilik ve gericilik nedir konusuna ait içimizden en haberli zannettiklerimizin bile başı çok karıştı bir devir. Bugün son aşama gerici olduğunu artık herkesin öğrendiği bir harekete ilericilik ismine destek verdiler. Bugün Joe Biden’ın etrafındaki klâsik demokratlar kendileri devletmişçesine devleti müdafaaya çalışıyorlar Trump’a karşı. Tıpkı paradoksu Türkiye’de CHP yaşamıştı uzun bir devir ve hala da yaşıyor.”
“Kitabım 12 lisana çevrildi bir yıl içinde. Türkçe’ye çevrilmedi, olağan ki içim yanıyor bunu söylerken. Kitap güya bir diktatöre el kitabı üzere, bu yedi şeyi yaparsan ülkeyi, demokrasiyi diktatörlüğe dönüştürebilirsin üzere yazdım.”
“AKP’liler birinci iktidara geldiğinde mütemadi “gerçek halk biziz!” dediler ve biz şunu ispat etmek zorunda kaldık “biz de gerçeğiz” Bu türlü saçma bir durumla karşı zıdda kaldık. Kişiler utanmamaya başladı. Utanmazlık bir haslet, bir faziletmiş üzere sunulmaya başlandı. Avrupa’da anlatmaya çalıştığım şey şu: Kurumlarınıza bu kadar güvenmeyin. Kurumları beşerler oluşturuyor ve beşerler devrin ruhuna kapılıp gidebilirler, güce tapınabilirler. İngiltere’de bir konuşmamda Boris Johnson başbakanınız olacak, buna kendinizi hazırlayın demiştim, gülmüşlerdi. 6-7 ay sonra oldu hakkaten. Trump’ın 2. sefer seçilebileceğini söylüyorum kendi arkadaşlarıma, derhal bunalıma giriyorlar ancak bunalıma girmek, sonlanmak, öfkelenmekle politik sonucu olan bir hareket yapmış olmuyorsunuz.”
T24
