Hâkimlik ve savcılık imtihanında Mehmet Öner, hakimlik ve savcılık imtihanında 92 puan alarak, 18 bin 887 kişi ortasında 96’ncı oldu. Mülakata girdikten üç ay sonra sonucu ‘başarısız’ olarak açıklandı Öner, yaşadığı sürece ait olarak, “Bu kadar insafsız olamazlar. Ben şayet gidip orada 18 bin 887 kişi ortasında birinci yüze girebilirsem, 96’ıncı olabilirsem, bana bu kadar gaddarca davranamazlar diye düşünmüştüm” dedi.
Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberine nazaran, Öner, “Mülakattaki durum şöyle: İçeride 9 kişilik mülakat heyeti üyeleri var. Adalet Bakanı Yardımcısı da bulunuyor. Kendini tanıtma süreci bitince, mülakat şurası üyelerinden biri size bir soru yöneltiyor. Tek soru tek karşılık. Bana şu soruyu sordular; ‘Yapılan bir soruşturmanın sonunda cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığını belirtmiş. Lakin mağdur bu kararı beğenmemiş ve iç hukuk yollarını tükettikten sonra davayı Avrupa İnsan Hakları Duruşması’na götürmüş. AİHM de ihlal kararı vererek ülkemizi mahkum etmiş. Bu durumda cumhuriyet savcısının nasıl hareket etmesini söylersiniz?’ Bende şu karşılığı verdim; ‘Burada birinci evvel AİHM’nin ihlal kararını vermesinin sebebine değinecek olursak, aktif bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmeden, kanıtlar toplanmadan cumhuriyet savcısı tarafından baştan savma bir soruşturma yürütülüp karar verildiğinden ötürü ihlal kararı vermiştir. Bu durumda savcıya düşen şudur; Hadisesi başından sonuna kadar bütün kanıtlarıyla birlikte hatanın failleriyle ilgili ayrıntılı bir soruşturma yürütmesidir. Soruşturmanın sonunda da şayet kâfi kanıta ulaşırsa, bu durumda iddianameyi düzenleyip duruşmaya sunmalı ve duruşmada yargılamayı yapmalıdır. İhlalin sonuçları lakin bu halde ortadan kalkar. Bunun üzerine ‘çıkabilirsiniz’ dediler. Daha sonra sonuçlar duyuruldu. Baktım sonuçlarıma, ‘başarısız’ olarak açıklanmış.” sözünü kullandı.
Daha iyi bir hayatı hak ettiğini düşünerek imtihana giren ve ‘en azından birinci yüze gireni elemezler’ diye içinden geçirdiğini belirten Öner, “Bir insan hakları savunucusuyum. Bir avukatım. Lakin hakim olmak istemiştim. Zira şu anki durumda bir avukatın kendisine iş sağlayacak bir tanıdığı yoksa alacağı azamî fiyat 3 bin liradır. Bende hiç bir vakit bu türlü bir fiyata layık omadığımı, çok daha iyisini hak ettiğimi düşünerek hakimliğe gitmek istedim. Hiç olmazsa orada hayatımı kazanmanın daha mantıklı olacağını düşünmüştüm” diyor ve ekliyor: “Ancak bunu yapamadım. Imtihana girmeden evvel dahi günün birinde bu mülakat sonuçları açıklandığında ‘başarısız’ sonucunu yüzde 99 görüyordum. Lakin bu ihtimali bilmeme karşın imtihana girecek, bu imtihanda en yüksek dereceyi alacak, vazgeçmeyecektim. Bu kadar insafsız olamazlar. Ben şayet gidip orada 18 bin 887 kişi ortasında birinci yüze girebilirsem -ki yalnızca bir ay çalıştım sınavlara- 96’ıncı olabilirsem bana bu kadar gaddarca davranamazlar diye düşünmüştüm. En azından birinci yüzü elemeyeceklerini kanısındaydım.” tabirini kullandı.
Öner açıklamasında şunları kaydetti:
“Bugün benim hakkım yenildi. Dün öteki Mehmetlerin hakkı yenilmişti ve yarın kaç Mehmetlerin hakları yenecek. Ben ne birinciyim ne de son olacağım. Benim hakkım bugün yenilmişse şayet yarın bütün ana babaların, bütün gençlerin hakları yenilecektir. Onlar imtihanda birinci dahi olsalar, şayet AK Parti’nin rastgele bir mensubundan dayanak bulamamışlarsa atanamayacaklar. Emeklerinin karşılıklarını alamayacaklar. Benim için değil, kendi çocukları için bu ülkenin genç, aydın, birikimli insanlarının hak ettiği unvanlara ulaştırılabilmesi için herkesin elinden geleni yapması gerekir. Buna dur demenin vakti geldi ve geçiyor.”
T24
