*Ömer Faruk Gergerlioğlu

Artık ellerindeyim, istediklerini yapabilirler. Darp edebilir, sıhhatle ilgili tabip tavsiyesini geciktirebilir, hakaret edebilir, evrakta tahrifat yapabilirler. Vatandaşın güvenliğini sağlamakla misyonlu olanlar ne hale gelmiş? İntikam, nefret hisleri hakimdi onlarda.

Hastaneye geldiğimde Dr. Beyefendi darp raporu düzenledi. Meclisten getirildiğimde de tıpkı hastane tıpkı tabip idi. Onun karşısına tekrar darp edilmiş olarak getiriliyordum. “Nasılsın?” diye sorduğunda göğsümde ağrı olduğunu hissettim. “Biraz O2 alayım.” dedim. O2 açarak beni müşahedeye aldı.

Açılamıyordum. Hekim tekrar muayene edince çarpıntım olduğunu anladı ve farklı bir kısma alarak EKG ve TA ölçümü yaptırdı. Nabız 148 idi ve hekim huzursuz olarak kalp krizi araştırması olan Troponin için kan aldırdı. Durumu takip ediyordu ve yükselen tansiyonum için verdiği dilaltı ve Aspirin ilaçlarından sonra Kardiyolog ile görüştüğünü ve Anjiyo çekilmek üzere sevkim için karar aldığını söylüyordu. Geniş kan analizleri tekrar aldırıyordu fakat acilde bile başımda bekleyen polisler ivedi ediyor, biran önce tabip tavsiyesi dışında öteki bir şey yapmak istiyorlardı. Tabip ile son görüşmeyi yaptırmadan bana “Doktorun hastası var, gidiyoruz.” dediler. “Doktor ile görüşeyim, kalp krizi göstergesi Troponin çıkmadan bir tabip beni sevk etmemeliydi, burada bir kusur var, bu türlü olmaz, meslektaşım bu yanlışı yapmaz.” diyorum lakin çabukla otomobile bindiriyor beni polisler.

Adliyeye varıyoruz lakin karşısına çıkmam gereken savcının yanına götürmüyorlar beni. Otomobilde bir polis arkadaşları otomobile geliyor ve “bravo, iyi iş çıkardınız, elinize sağlık” diyor onlara. Anlaşılan darp edilmem, gördüğüm yakışıksız muamele onları şad etmiş.

Aldığım ilaçlar ve ağız kuruluğumu gidermek için içtiğim su nedeniyle küçük abdestime sıkışıyorum. Araçtayız ve gereksinim belirttiğim halde WC’ye götürmüyorlar. “Bekle, bir diğer yere gideceğiz.” diyorlar. Esasen ağız kuruluğu nedeniyle bakılan kan şekeri sonuçları açıklanmamış, kendimi iyi hissetmiyorum, sıkışıyorum ve hala WC’ye götürmüyorlar. Sonunda “Yahu altıma kaçıracağım, lütfen beni WC’ye götürün” diyorum. Nihayet adliye içi WC’ye götürüyorlar. Tuvalete girmemi engelliyorlar illa pisuvara yapacaksın dayatmasında bulunuyorlar. Güya tuvaletten bir yere kaçacağım? WC’den çıktığımda eşyalarımı not alıp alıyorlar. O sırada avukatlarımı görüyorum. Şahsi avukatım ve parti avukatım tesadüfen beni görüyorlar, WC’ye gitmek için alt kata inmişler. Yoksa onlara nerede olduğum hakkında bilgi veren bir savcı ve polis yok ortada! Avukatlarıma bana yapılan ihlalleri, darp ve hakaretleri anlatıyor ve polis tutanağını kabul etmiyorum, tutanağa şerh düşerek bunları yazıyorum.

Hastaneye gitmemiz gerekirken adliyeye getirilmiş, tüm tıbbi yöntem çiğnenmişti. “Niye bunu yaptınız?” diye sorduğumda, “Adliyeden sonra sevke gideceğiz.” dediler fakat yola çıkınca bir süre sonra Sincan Cezaevine hakikat gittiğimizi anladım ve tekrar itiraz ettim ancak beyhudeydi, ellerindeydim.

Bana karşı yapılan bu muameleler 2.5 yıllık milletvekilliğimdeki polis ihlallerine karşı durmamdandı. Bana karşı hayli öfkeli olduklarını her kelam ve fiillerinden anlıyordum. Sincan cezaevine vardığımda yeniden küçük abdeste sıkışıyordum ve yeniden geciktiriliyordum. Cezaevinde uzun süren süreçlerden sonra bu sefer ambulansla lakin sevke götürülüyordum. Anlaşılan polisler ve başka yetkililer her sıhhat riski göze alarak ve düşmanca hislerle beni geciktirerek cezaevine bırakmış ve pek rahat bir formda ayrılmışlardı!

Hastaneye geldiğimizde girişte vekil arkadaşlarım ve oğlum Salih, jandarmalar vardı. “Hastaneye gitmem gerekirken cezaevine götürdüler, bu rezalettir.” diyordum. Beş buçuk saatlik gecikmede kalp krizi geçirip ölsem sorumlusu kim olacaktı? Tabipler iyi davrandı, güler yüzlüydü. Anjiyo kararı aldılar. Anjiyo iyi çıktı. Ağır bakıma alındım. EKG çekilirken bile ağır bakıma girip başımda bekleyen jandarmaya “Yaptığınız bu nedir? Ayıptır.” diyorum. “Emir böyle” dedi. Sabahın birinci ışıklarıyla uyandığımda servise naklimi beklerken gelip giden bir rütbeli asker sonrasında taburculuğuma karar verildiğini öğrendim. Ağır bakım odasından çıkmadan kelepçe taktılar, aslında bir sürü jandarma vardı lakin kelepçe takıp kaçırır üzere süratle art kapıdan bir araca bindirdiler. Oysaki ön kapıda bekleyen avukat, vekil ve yakınlarımı atlatmakmış niyetleri.

Vekilliği haramilikle gasp edilmiş bir milletvekilinin 2 Nisan 2021 akşamı konutundan alınıp, saatlerce yaşatılan ihlaller sonrası konulduğu cezaevine gidişinin hikayesi budur. Kamuoyu bilsin ki, çiğnenen yalnızca benim haklarım değildir, halkın hakları çiğnenmiştir, zira ben hala halkın vekiliyim!

* Dokunulmazlığı kaldırılan ve HDP’den seçildiği Kocaeli Milletvekilliği düşürüldükten sonra tutuklanan Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Sincan Cezaevi’nden gönderdiği yazı.

T24