Tutuksuz yargılanan eski uzman çavuş Musa Orhan‘ın cinsel taarruzda bulunarak intihara sürüklediği 18 yaşındaki İpek Er’in avukatları açıklamada bulundu. Musa Orhan’ın ve kendisini destekleyen kurum ve bireylerin nüfuzunu kullanarak dinlenmemiş şahitler üzerinde hakimiyet kurabileceğine dikkati çeken avukatlar, mahkemenin “kuvvetli hata kuşkusunu ortaya koyan ve somut kanıt niteliğinde bulunan mevcut uzman raporlarını da kıymetlendirerek sanığın tutuklanmasına karar vermesi gerekirdi” dedi. 

Yapılan açıklamada, “Sanık Musa’yı müdafaaya çalışan hem devlet aygıtlarını hem de yargı sistemlerini zorlamaktan geri adım atmayacağız. Er ailesini türel gayretinde bir an bile yalnız bırakmayarak, davayı sonuna kadar takip edeceğiz” sözlerine yer verildi.

İpek Er’in avukatlarından yapılan açıklama şöyle:

Basında ve kamuoyunda ve tekrar toplumsal medyada önemli toplumsal bir reflekse neden olan İpek Er’e yönelik cinsel atağa dair yanlış ve eksik bilgiler olması sebebiyle bu basın duyurusunu yapmayı mecburî görmekteyiz. Evrak kanıtlarının sanık savunmanlığını yapanlar eli ile mahkeme dışında ayrıca mecralarda tartışmaya açılması, müvekkil ailenin amaç gösterilmesi ve belgenin farklı bir alana çekilme uğraşları nedeni ile kamuoyunu aydınlatma yükümlüğümüzün olduğu şuuru ile bu açıklamayı takdirlerinize sunuyoruz.

İpek Er, Musa Orhan ile yaşamış olduğu duygusal beraberlik sırasında cinsel hücuma uğramış ve bunun sonucunda intihara sürüklenerek hayatını yitirmiştir.

İpek, sanık Musa Orhan’ın teşvik ve ısrarları sonucunda 24.06.2020 tarihinde aile konutundan çıkmış ve o gece Kurtalan Öğretmenevinde kalmıştır. Daha sonra 25 Haziran 2020 tarihinde sanık Musa Orhan’ın vazifede olması nedeni ile Siirt’te bulunan ‘Büyük Otel’ isimli bir otele yerleşmiştir. İpek Er, sanık Musa Orhan tarafından 28 Haziran 2020 günü arkadaşının ve kendisinin ikamet ettiği meskene götürülmüştür. Bu üç günlük vakit diliminde İpek Er intihar etmeden evvelki bıraktığı mektupta yaşadıklarını şu formda anlatıyor; “2’nci gün zorla namusumu kirletti. Tecavüz etti. Onun ısrarına karşın içki içmeyeceğimi söylüyordum lakin bunu söylememi istemiyordu. Beni tehdit etti. Şayet söylersem beni öldüreceğini söylüyordu. Artık öleceğim için korkmama gerek yok. Evet, gerçekleri söylemeye gelelim. Musa Orhan bana tecavüz etti. Ben ağladım, bana kendini diktirirsin dedi. Saçımı çekip yerden sürükledi, ‘kimse sana inanmaz’ dedi. ‘Sahipsizsin’ dedi. “ Bu hadiseden sonra Sanık, 01 Temmuz 2020 günü İpek’i kuzenine göndereceğini söyleyerek İzmir vilayetine göndermiştir. İzmir vilayetine giden İpek otogarda kendisini kimsenin karşılamadığını fark edince birebir otobüs ile 3 Temmuz 2020 Cuma günü ailesinin yanına geri dönmüştür.

Ailesine yaşamış olduğu durumu aktardıktan sonra İpek Er, babası Fuat Er ile birlikte 6 Temmuz 2020 Pazartesi günü Batman Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmak istemiştir. Lakin Batman Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili olmadıkları gerekçesiyle onları Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönlendirmiştir. İpek Er, 7 Temmuz 2020 günü babası ile Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek şikayette bulunmak istemelerine karşın “15 gün sonra gelin” denilerek savcılıkça geri gönderilmişlerdir. İpek ve ailesinin ısrarları sonucunda 8 Temmuz 2020 günü nihayet Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet gerçekleşmiştir. 6-7-8 Temmuz günleri boyunca Er ailesi, savcılık ve adliyeler ortasında haklarını aramak için mekik dokumuştur.

İpek Er, hem yaşadığı ağır travma sebebiyle hem de soruşturma müddeti boyunca duygusal olarak yıprandığı için Siirt Cumhuriyet savcısına beyan verirken “ gece gündüz ağlamaktayım. İntiharın eşiğine geldim” demiştir. Sanık Musa Orhan’ın kendisine cinsel taarruzda bulunması sebebiyle intihar etmiş ve ne yazık ki 33 gün boyunca Batman’da bir özel hastanede hayat çabası verdikten sonra hayatını kaybetmiştir. “Nitelikli Cinsel Saldırı” suçlaması ile yargılanan ve 16 Ekim 2020 günü görülen davanın birinci duruşmasında Musa Orhan, “susma hakkı” ismi altında eski beyanlarını tekrar ettiğini lisana getirmiştir. Sanık Musa Orhan’ın savunmanlığını yapan sanık müdafileri, tüm duruşma müddetince İpek Er’in uğramış olduğu cinsel hücumdan çok, Er ailesinin kişilik haklarına taarruzlarda bulunmuş ve evrak içeriğinde bulunmayan nereden geldikleri muhakkak olmayan temelsiz “bilgilerle” davayı manipüle etmeye çalışmışlardır. Yeniden kelam konusu sanık müdafileri, duruşma esnasında lisana getirdikleri beyanlarında, bölge halkının aslında bu cins hadiselere yabancı olmadıklarını söyleyerek, bir taraftan yapılanın cinsel taarruzun legal yerini oluşturmaya çalışıp bir taraftan da ailenin hayat formunu tartışmaya açıp müvekkillerin manevi bedellerine atakta bulunmuşlardır.

Sanık Musa Orhan soruşturmadaki tüm etaplarda cinsel saldırıyı inkâr etmemiştir. Evrakta bulunan İpek Er’in tecavüze uğradığına ait İsimli Tıp Kurumu raporu ve en son 22 Eylül 2020 tarihinde evraka giren Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuarın yapmış olduğu inceleme sonucunda belgeye gelen raporda sanık Musa Orhan’ın yatağındaki battaniye ve çarşaflarda İpek Er’e ilişkin kan ve Musa Orhan’a ilişkin spermlerin karışık halde bulunduğu tespit edilmiştir. Sanık Musa Orhan, İpek Er’in tabirlerinde belirttiği ve İpek Er ile birlikte birinci gece kaldığı ,arkadaşı Uzman Çavuşa ilişkin meskenin kapısına kadar götürülmesine karşın ‘mahalleyi ve mahallede bulunan rastgele bir insanı tanımadığını’ belirtmiş ve kanıtları karartmaya çalışmıştır.

Soruşturma basamağından itibaren sanık Musa Orhan’ın tutuklamaya yönelik talepte bulunan savcılık makamı ve iki ay öncesine kadar tutuklama kararını veren mahkeme heyeti evrak içerinde sanık Musa Orhan lehine hiçbir yeni kanıt bulunmamasına ve hatta sanık aleyhine kuvvetli hata kuşkusunu ortaya koyacak yeni kanıtların evrak ortasına girmesine karşın, cürüm vasfının değişme ihtimali ve sabit ikametgah sahibi olması münasebetleriyle tutuklama taleplerimizi reddetmiştir.

Mahkeme Heyetinin; sanık Musa Orhan’ın ve kendisini destekleyen kurum ve şahısların nüfuzunu kullanarak dinlenmemiş şahitler üzerinde hakimiyet kurabileceğini, Musa Orhan’ın evrak kanıtlarını daha evvelden karartma teşebbüsünü göz önüne alması, bununla birlikte ‘Cinsel Taarruz Suçu’nun ‘katalog cürümlerden olmasını, kabahatin alt haddinin 12 yıl olması ile evrakta bulunan kuvvetli cürüm kuşkusunu ortaya koyan ve somut kanıt niteliğinde bulunan mevcut eksper raporlarını da kıymetlendirerek sanığın tutuklanmasına karar vermesi gerekirdi.

Fakat biz Er ailesinin avukatları olarak, sanık Musa’yı muhafazaya çalışan hem devlet aygıtlarını hem de yargı düzeneklerini zorlamaktan geri adım atmayacağız. Er ailesini türel çabasında bir an bile yalnız bırakmayarak, davayı sonuna kadar takip edeceğiz. 

T24