Cumhurbaşkanı ve AKP Umum Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı periyodunda danışmanlığını yapan Karar gazetesi müellifi Akif Beki, Radyo ve Televizyon Üst Konseyi’nin (RTÜK) Tele1 ve Halk TV’ye verdiği ekran karartma cezasına, “Akif’in Safahat’ı da yasaklanacak mı?” laflarıyla reaksiyon gösterdi.
Beki, “Merdan Yanardağ, Sultan Abdülhamid’i despotlukla, zalimlikle suçladığı için Tele1’e ceza kesilmiş. Ulusal şairimiz Mehmet Akif’in Safahat’ında neler var neler. ‘İstibdad’ ve ‘Asım’ şiirlerinde, sultana demediğini bırakmıyor. Merhum Akif’in elden düşürülmeyen kitabı da toplatılacak mı? ‘İstibdat/baskı rejimi kurdu’ diye Abdülhamid’e muhalefet etmemiş kaç aydın gösterilebilir ki o devirden, bugün el üstünde tutuluyor olmasın! Katılmaz, eleştirirsiniz. Ancak RTÜK’ü ne ilgilendirir?” fikrini lisana getirdi.
Beki, Tele1’e gayri ceza, ilahiyatçı Cemil Kılıç’ın kelamlarından. Diyanet’i eleştirenlerin Müslümanlığının neden sorgulanamayacağını anlatmaya çalışmış. Ancak ‘Cumhurbaşkanı ve Diyanet için İslam dışı denmesi nasıl kabul edilemezse’ demek istediği cümleler, onlara İslam dışı demiş üzere gösterilmiş. Yanlış anlaşılması onları kabahat mu yapar? RTÜK tarihinde birinci defa ulusal bir ekranın karartılacak olmasını haklı kılar mı? 5 günlük bir karartma da Halk TV’ye verilmiş. Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi’nde, Hüsnü Mahalli’nin lafları sebebiyle. Hükümeti, Mısır ve Sudan’ı karıştırmakla suçlamış. Devleti zan altında bırakmaktan karartmaya müstahak görmüşler. Bu kanallar, birebir husustan bir daha ceza alırsa ekranları tümden kapatılacak, lisansları iptal edilecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Beki, “Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplumsal medyayı kaldırmaya dair laflarının çarpıtıldığını söylemişti. Vesayet nizamı ve yasaklarıyla asıl mücadeleyi veren bir öndere nasıl yakıştırırsınız diye… Cumhurbaşkanı’nın o savaştaki şiarı şuydu: ‘Fikrine güvenen fikir hürriyetinden, inancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz.’ Ayrıyeten, sorgulanamayan, eleştirilemeyen devlet anlayışını da kendilerinin değiştirdiğini her vesileyle hatırlatıyor. AK Parti’nin övündüğü sloganlarından biri de ‘önce insan’dı. Devleti bireylerden himayeyi değil, bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı muhafazayı esas almaktı. Cezalardaki orantısızlıkla örtüşüyor mu evet?” diye sordu.
Beki, “Üç beş ahlaksız küfürbaza kızıp toplumsal medyayı boykot ve yasaklama tartışması açmak, ölçüsüz reaksiyon değil mi? Papaza kızıp oruç bozmaktan farkı ne? Cumhurbaşkanı, ailesine yaşatılan toplumsal medya terörünün diğerlerine yaşatılmaması için tedbir almaktan kelam etti. O terörü yaşamayan, küfür ve hakaret akınlarından hissesini almayan var mı ki?Yapılacak şey, mevcut kanunları adil ve eşit biçimde işletmek. Ayrımcılık ve nefret söylemi dahil, siber kabahatleri kimsenin yanına bırakmamak. Ancak mağduruna, failine bakmadan. Trump, takıştığı toplumsal medyayı hizaya sokmak için ferman çıkardı. Platformları, kullanıcılarının paylaşımlarına karışırlarsa sansürcülükten, karışmazlarsa paylaşımların içeriğinden sorumlu tutuyor. ” sözünü kullandı.
Beki yazısında şunları kaydetti:
Kendi aleyhine paylaşımlarda ilişmezlerse, lehine olanlardaysa ilişirlerse hata yani. Bu baş mı özgürlük kılavuzumuz olacak? İktidar denetimindeki medya kartelinin dışında ne kaldı? Şunun şurasında bir iki kanalla kartelden sürülenlerin uzunluk gösterdiği toplumsal medya. Ateş olsalar cirimleri kadar taraf yakarlar, bırak konuşsunlar denmiyor. İlla sesleri boğulacak, susturulacaklar. Kamuoyunu etkileme güçlerinden o kadar çekiniliyorsa milyar dolarlarla kurulan medya karteli neye yaradı? Alternatif mecralarda bile muhalefete hayat hakkı tanınmıyor izlenimi vermeye kıymet mi hem! Haklıysanız, insaflı ve kendinizden emin olursunuz. Bu telaş hayra alamet değil.
Metnin devamı için
T24
