Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener, emekli amirallerin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle ilgili yayımladığı bildirilerine ait, “Türkiye gündeminde olmayan, münasebetiyle muhalefet partilerinin bile gündeminde yer almayan Montrö Sözleşmesi’nin iptali, Lozan Anlaşması’yla birleştirilerek içerisine, sarıklı amiralden, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Atatürk çizgisinden uzaklaştırılması tezlerine kadar birçok husus yerleştirilmiş. Bir de yeni bir tartışma olan Kanal İstanbul’a yer verilmiş. İmzacılar ortasındaki kimi isimler, Montrö ve başka mevzularda görüşlerini hem televizyonlarda hem internet sitelerindeki röportajlarda hem de kaleme aldıkları yazılarda çokça söz ettiler. Bunları yaparken de kimse negatif bir yorumda bulunmadı. Tüm bunlar yetmiyormuş üzere ‘Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama riski ve tehdidi ile karşı karşıya kalacaktır’ denilerek söz özgürlüğünün ötesinde bir kaos öngörüsünde bulunuluyor” dedi.

Şener, “Oysa Türkiye böylesine bir durumu 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe teşebbüsüyle yaşadı. Emekli amirallerin yayınladıkları bildiride ‘Yüce Türk Milleti’ diye hitap ettiği halk, o gece 251 şehidi ve 2 bin 193 gazisiyle FETÖ’cü darbecilere direnerek ülkenin bekasını kurtarmıştır. Pekala, ülkede ‘en büyük beka mücadelesi’ verilirken emekli amiraller 15 Temmuz ile ilgili böylesine bir bildiri yayınladılar mı?” diye devam etti. 

Şener, şöyle devam etti: 

“Öte yandan yapılan işin yanlışlığı, şahsen kimi imza sahipleri tarafından yakın etraflarında bile söz ediliyor. Ayrıyeten bildirinin hazırlandığı ve amirallerin yer aldığı Whatsapp kümesindeki birçok isim de imza atmaktan kaçınmış. Hem içerik hem de formül olarak bunun sakıncaları söz edilmiş. İmzacıların basına yansıyan savunmalarında, olayın bu boyuta geleceğini öngöremedikleri tabir ediliyor. Halbuki imza atmaktan kaçınan isimlerin çekinceleri dikkate alınsaydı bu türlü bir durumun içinde kalınması önlenebilirdi. Bu türlü bir bildirinin bu biçimde yayınlanmasının tam da metinde belirtildiği üzere, ‘bunalım ve beka’ tartışması yaratacağını öngörememek TSK’nın en üst seviyesinde misyon yapmış ‘kurmay’ düzeyindeki bireylere uygun düşmüyor.

Bildiriyi, kimin yazdığı, kimlerin imzaya açtığı, gece yarısı kimlerin paylaştığı, varsa yurtiçi ve yurtdışı irtibatları ortaya çıktığında; yalnızca bir tabir hürriyeti ile mi yoksa bir müddettir kutuplaşma üzerinden medyada da palavralarla körüklenen bir kaos ortamının tetiklenmeye mi çalışıldığı daha iyi anlaşılacaktır.

Lakin bu olay şunu göstermiştir, Türk milleti ismine direktif vermek isteniyorsa, bunu yalnızca Türk milleti ismine anayasal kurum, kuruluş ve bireyler yapacaktır.

Emekli amirallerin bildirisinde ismi üç defa geçen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle, ‘Hâkimiyet bilâ kaydü koşul milletindir.’ Yani, ‘Egemenlik kayıtsız kuralsız milletindir.'”

T24